ABD’nin Connecticut eyaletindeki Newtown’daki Sandy Hook ilkokulunu hedef alan silâhlı saldırıda, bildirilen son rakamlara göre 22’si çocuk, 28 yetişkinin hayatını kaybettiği katliamın “kahramanının” 20 yaşındaki Adam Lanza olduğunu öğrendik.
ABD’de tarihin en büyük katliamlarından birini yapan bu gencin intihar etmeden önce Newtown’da öldürdüğü kişilerin arasında annesi Nancy Lanza da bulunuyordu. Yakınları, onu “sağlıksız, iyi değil, farklı, rahatsız, başkalarıyla bağlantı kuramayan” gibi ifâdelerle tanımladılar. New Jersey’de yaşayan 24 yaşındaki Ağabeyi Ryan Lanza ise, “adam bir otistik” dedi ve “Asperger Sendromu + Antisosyal Kişilik Vak’ası” olduğunu ifâde etti.
Ryan Lanza’nın, üç yıl kadar önce annesinden boşanan babası Peter Lanza’nın çalıştığı ünlü Ernst & Young Şirketi’nde vergi uzmanlığı yaptığı, eski karısıyla ve oğluyla pek ilgilenmediği söylendi. Yâni Baba Peter Lanza, anneden ayrıydı, 52 yaşındaydı, vergi uzmanı eski bir akademisyendi. Şimdi General Electric’te başkan yardımcılığı yapan üst düzey bir yöneticiydi. Dört yıl önce boşanmışlardı.
ABD’nin en zengin eyaletlerinden biri olan Connecticut’ta büyüyen Adam Lanza, saldırıdan önce IBM, Pepsi gibi şirketlerde çalışan üst düzey yöneticilerin oturduğu zengin bir mahâllede, yüzme havuzlu bir malikânede, 54 yaşındaki annesi Nancy Lanza ile birlikte yaşıyordu.
Adam Lanza, mahâllede kimsenin şikâyetçi olmadığı, genelde hep mesafeli, sıradan bir gençti. Facebook hesabı yoktu. Tek bilinen, gelir durumu oldukça iyi olan anne Nancy Lanza’nın dört yatak odalı, havuzlu müstakil malikânede, zaman zaman arkadaşlarıyla şans oyunları oynadığı ve onun da annesine katıldığı.
Adam Lanza’yı merak ediyorsanız, şimdiye kadar ABD’li gazetecilerin bütün bulabildikleri bunlardan ibâret. Newtown’daki ilkokul katliamında polis sâdece tek bir kişinin yaralandığını açıkladı. Çünkü karşısına çıkan 20 çocuk ve altı yetişkini elindeki silâhlarla vuran Lanza, ateş ettiği herkesi büyük maharetle öldürmüştü. İki ayrı sınıfta sıkıştırdığı çocukların kurşun yaralarından kurtulmaları zâten imkânsızdı ama katlettiği altı yetişkini de öldürünceye kadar vurmuştu.
ABD’nin artık kanıksadığı bu tür olaylarda, herkes kaatilin insanları rastgele seçip öldürmesine de alıştı ama bu sefer öyle bir olay ki, bırakın sebebi, ortada bir bağ da yok. Ortada görülen tek ilişki, anne Nancy’nin bir süre öncesine kadar Sandy Hook’ta öğretmenlik yapması. Adam’ın da onu tanıyan okul yöneticileri tarafından o sâyede binaya alınması. Ama Adam’ın evde annesini öldürdükten sonra okulda konuştuğu herkesi katledip sonra da intihar etmesinden, dolaysıyla ortada bir şâhit bırakmamasından dolayı, genç adamın okulda ne aradığı da asla tam olarak bilinmeyecek. Bâzı komşular ise Adam’ın sosyal ilişki kurma zorluğu içeren Asperger Sendromu olduğunu söylendi ya, şimdiye kadar bunun da bir delili ortaya çıkmış değil. Amerikan basınında bütün hikâye yine ister istemez bir akıl hastasının katliamına dönüştü.
Herkesin birbirini tanıdığı, herkesin birbirinin evini, otomobilini bildiği kasaba, şimdi zihinlerden kazınması imkânsız o korkunç olayın ardından tarihinin en acı Noel tatiline hazırlanıyor. 28 bin nüfuslu Newtown’da insanlar bir araya gelip dua ediyor, yas tutuyor. Gazeteciler sordukça, geriye dönüp olayın fâili Adam’ı düşünerek katliama giden bir ipucu bulmaya çalışıyorlar: “Çok kabaydı”, “her zaman ürkütücü bir hâli vardı”, “beysbol takımındayken düştüğü zaman acı hissetmezdi”, “okula sırt çantasıyla değil siyah bir Bond çantayla gelirdi” vesaire…
Bunu gerekirse kendilerini zorlayarak yapıyorlar. Çünkü hikâyenin tamamen sebepsiz ve anlamsız olması, katledilen o çocukları düşündükçe her şeyi daha da korkutucu kılıyor. Çünkü tıpkı onlar gibi normâl, zengin bir âilede büyümüş, tıpkı herkes gibi silâha kolayca erişimi olan birinin ortada tek ama tek bir sebep bile yokken böylesi bir vahşete sebep olmasının, kafalarındaki güven duygusunu sonsuza kadar yok etmesinden korkuyorlar. Öyle bir ülke ki, “burada herkes istediği silâha istediği şekilde ulaşabilir ve kafası bozulduğunda da böyle bir katliam gerçekleştirebilir” demek o kadar yıkıcı ki, bunu dememek için şimdi bir sebep arıyorlar.
“Akıl hastasıydı”, “annesine kızdı”, “okulu cezalandırdı”, “pedofildi, kendini bastırınca böyle oldu”, “okuldaki öğretmenlerden birine âşık oldu, karşılık göremeyince kendini kaybetti”… Ama mutlaka bir sebep bulunacak. O sebep şimdiye kadar çıkmadı. Herkesin öldüğü bir olayda da eğer varsa nasıl ortaya çıkacak, bilinmiyor. “Silâh erişimi” demeyecekleri için bir sebepte karar kılacaklar. Dünyâ da buna “inanacak”.
Bir “küçük” ayrıntı daha vardı: Annesi bir silâh kolleksiyoncusu idi ve çocuklarını da alarak atış tâlimlerine gidiyordu.